Düşük karbonlu alüminyumun dünyadaki önemini ve kullanım alanlarını anlatan RUSAL Türkiye Direktörü İhsan Kösoğlu, her yıl ürettikleri 4 milyon tondan fazla birincil alüminyumun yüzde 98’inin düşük karbonlu alüminyum olduğunu belirtti. Düşük karbonlu alüminyumun Türkiye’de özellikle; otomotiv, paketleme ve ambalaj, inşaat sektöründe kullanıldığını vurgulayan Kösoğlu, Türkiye’deki pazar payımız yüzde 40’ın üzerinde. Ülkemizde uzun vadeli iş birliklerini geliştirmeye devam etmek istiyoruz. Türk üreticilerin ihracat pazarlarındaki başarılarına destek olmayı hedefliyoruz dedi.
1 ton alüminyum üretmek için doğaya salmak zorunda kalınan karbon miktarı ölçülüyor. Bu miktar 4 tonun altında kalıyorsa üretilen alüminyum, ‘düşük karbonlu’ oluyor. Düşük karbonlu alüminyumun kullanımının dünya için çok önemli olduğunu belirten RUSAL Türkiye Direktörü İhsan Kösoğlu, “Özellikle Paris Anlaşması sonrası bu konu önem kazandı. Karbon emisyonunu düşürmek amacıyla birçok ülke bir araya geliyor. Çünkü özellikle karbon salınımını azaltmak için gerekli olan sektörlerdeki alüminyum kullanımı çok fazla. Örnek veriyorum; Güneş enerjisi ve otomotiv sektörü. Bu iki sektörde de alüminyum tüketimi özellikle elektrikli araçlarda hızlıca artıyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde 14 milyon ton ilave bir alüminyuma ihtiyaç olacak. Bu da şu demek oluyor; dünyadaki karbon emisyonunu düşürmek için temiz, düşük karbonlu alüminyuma ihtiyaç çok fazla” açıklamasını yaptı.
“ÜRETİMDE ELEKTRİK İHTİYACININ YÜZDE 98’İNİ HİDROELEKTRİK SANTRALLERİNDEN KARŞILIYORUZ”
RUSAL’ın tek başına, dünyadaki düşük karbonlu alüminyumun yüzde 21’ini ürettiğinin altını çizen İhsan Kösoğlu, “Toplam üretimimiz ise 4,2 milyon ton civarında. Aslında bu miktar bu alandaki öncü bir firma olduğumuzun en büyük göstergesi. Düşük karbonlu alüminyum üretmek için kullandığımız enerji, hidroelektrik enerjisi. 1 ton alüminyum üretmek için 14 bin kilovat saat elektriğe ihtiyaç var. Burada önemli olan elektriği nasıl elde ettiğinizdir. Bunu kömürden de, doğal gazdan da, hidroelektrik santrallerinden de elde edebilirsiniz. Biz, üretimde elektrik ihtiyacının yüzde 98’ini hidroelektrik santrallerinden karşılıyoruz. Bu yüzden ürettiğimiz alüminyumlar, düşük karbonlu alüminyum sınıfına giriyor” dedi.
“DÜŞÜK KARBONLU ALÜMİNYUMA OLAN FARKINDALIĞI ARTIRMAK AMACIYLA ALLOW’U KURDUK”
2017’de düşük karbonlu alüminyuma olan farkındalığı artırmak amacıyla ALLOW markasını kurduklarını söyleyen İhsan Kösoğlu, “Ürünlerimizi bu isimle satmaya başladık. Her sattığımız ürüne de sertifika veriyoruz. Yani her müşterimiz bizden alüminyum aldığı zaman, alüminyumun karbon ayak izi miktarını belgelemiş oluyor” şeklinde konuştu.
“KARBON SALINIM MİKTARINA GÖRE BİR VERGİLENDİRME YAPILACAK”
İhsan Kösoğlu, “Avrupa Birliği, özellikle Paris Anlaşması’ndan sonra 2030 yılına kadar karbon emisyonlarının yüzde 55’ini azaltmayı, 2050 yılında sıfırlamayı hedefledi. 2026 yılı 1 Ocak itibarıyla Avrupa’ya ihraç edilen bütün ürünlerde bir karbon mekanizması devreye girecek. Karbon salınım miktarına göre bir vergilendirme oluşacak. Eğer verdiğiniz malzemedeki gömülü karbon miktarı yüksekse bir vergiye tabi olacaksınız. O yüzden de düşük karbonlu alüminyumun önemi daha da fazla artmakta. Özellikle Ortadoğu’da, Çin’de, Hindistan’da üretilen alüminyumlar kömür ve doğalgazdan elde edilen enerjiyle üretildiği için buradaki karbon salınım miktarları çok yüksek. Bu yüzden özellikle RUSAL’ın ürettiği ALLOW markamızın önemi daha da artacak. Özellikle 2026 yılından sonra talebin daha da fazla artmasını bekliyoruz” dedi.
DÜŞÜK KARBONLU ALÜMİNYUMA EN YÜKSEK TALEP OTOMOTİV SEKTÖRÜNDEN
Kösoğlu, “Büyük otomotiv markaları sıfır emisyonlu araç üretimi ile ilgili sürdürülebilirlik hedefleri koymuş durumda. Bu nedenle Türkiye’de de düşük karbonlu alüminyuma en fazla otomotiv sektöründe ihtiyaç duyuluyor. Paketleme ve ambalaj sektöründen de çok yoğun bir talep var. Daha sonra da inşaat sektörü geliyor. Zaten ülkemizin de güçlü olduğu alüminyum sektörleri de bunlar. Özetle her sektör şu anda sürdürülebilirlik konusunda daha bilinçli olmaya ve talebini artırmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
İNERT ANOT TEKNOLOJİSİYLE ALÜMİNYUM ÜRETİRKEN OKSİJEN DE ÜRETİYORUZ
Son olarak RUSAL’ın geliştirdiği bir teknolojiden bahseden Kösoğlu, “4 tonun altında karbon salınımımız var. Şu andaki ortalamamız yaklaşık 2.6’dır. Dünya ortalaması 9 seviyesinde. Yani 1 ton alüminyuma karşılık dünyadaki üreticiler ortalama 9 ton karbondioksit salıyor. RUSAL, 2.6 ile zaten dünya ortalamasının 3’te birinden daha az bir rakamda. Fakat biz bununla yetinmiyoruz. Kendimize daha iyi hedefler koyuyoruz. Özellikle inert anot adını verdiğimiz, dünyada da bilinen bir teknoloji var. Fakat bu geliştirilmeye açık bir teknoloji. Şu anda deneme üretimleri yapıyoruz. Inert anotun klasik üretimden farkı; klasik üretimde karbon salınım miktarı yüksekken inert anotta sıfıra yakın. Üstelik buradaki üretimdeki çıktı da oksijen. Bırakın karbon salmayı, oksijen üretiyorsunuz. Bir tane inert anot hücresinin bir yıllık üretimi,75 dekarlık bir ormanın ürettiği oksijene bedel. O yüzden bu teknoloji de çok önemli. RUSAL’ın şu anda Krasnoyarsk, Moskova, St. Petersburg’da kurduğu AR-GE merkezleri var. 350’ye yakın patentimiz var. 45’e yakın geliştirdiğimiz alaşım var. Bu merkezlerde de inert anot teknolojisini geliştirmeye devam ediyoruz” açıklamasını yaptı.
“23 YILDIR TÜRKİYE’DEYİZ”
RUSAL’ın 2000 yılından beri Türkiye’de olduğunu belirten İhsan Kösoğlu sözlerine şunları ekledi:
“Son 23 yıldır Türkiye’nin en büyük alüminyum tedarikçisiyiz. Yüzde 40’ın üzerinde pazar payına sahibiz. 2015’e kadar RUSAL, ürünlerini aracı firmalarla Türkiye’ye satıyordu. 2015’te benim bu markaya dahil olmamla ofis açtık ve müşterilerimize direkt hizmet vermeye başladık. Pazar payımız yüzde 40’ın üzerinde. Amacımız Türkiye’deki lider konumuzu sürdürmek.
pazar payımız, Türkiye, yüzde 40
SAVUNMA GAZETESİ