Çanakkale Savaşları, dünya tarihinde emsaline az rastlanan kahramanlık öyküleriyle işlenmiş, günümüzde hala anlatıla gelen hikayelerin temasını oluşturmuştur. Vatanı için sağ kolunu düşünmeden feda eden nam-ı diğer ”Süt Hüseyin”in şahit oldukları da Türk askerinin nasıl kahramanlık sergilediğini ispatlar nitelikteydi.
MEHMET BAYER – 06.12.2024 – HİBYA – Çanakkale Savaşları, dünya tarihinde emsaline az rastlanan kahramanlık öyküleriyle işlenmiş, günümüzde hala anlatıla gelen hikayelerin temasını oluşturmuştur. Vatanı için sağ kolunu düşünmeden feda eden nam-ı diğer ''Süt Hüseyin''in şahit oldukları da Türk askerinin nasıl kahramanlık sergilediğini ispatlar nitelikteydi.
Tarihçi yazar Ahmet Yurttakal, HİBYA'ya yaptığı açıklamada, Mehmetçiklerin Çanakkale Muharebeleri'nde canla başla mücadele ettiğini, kimilerinin cephede toprağa karışıp gittiğini ve adlarına ''şehit'' dendiğini, kimilerinin ise kollarını, bacaklarını, gözlerini cephede bıraktığını, bunların da ''gazi'' adını aldığını söyledi.
Hepsinden önemlisi, bu kahraman yiğitlerin, ''Çanakkale aslanları''nın, Gelibolu Yarımadası'nda destan yazdığına işaret eden Yurttakal, ''Yıllar boyu hep fakir, üstü başı yırtık, yıkık duvarlı, iki göz evde yaşadılar. Maddi imkanları olmasa da onlar gururlu ve şerefli şekilde dimdik ayaktaydılar. Birçoğunu hiç tanımadık bile, unutulup gittiler.'' dedi.
Yurttakal, günümüzde onların hiçbiri olmasa da hatıralarının Çanakkale Savaşları'nı daha iyi anlattığını belirterek, o kahraman gazilerden birisinin de ''Süt Hüseyin'' diye bilinen Hüseyin Akdoğan olduğunu aktardı.
Süt Hüseyin'in, Çanakkale Savaşları'nın yaşandığı tarihi Gelibolu Yarımadası'nda bulunan Eceabat ilçesinin Büyük Anafartalar Köyü'nden olduğunu dile getiren Yurttakal, muharebeler sırasında, 7. Tümen 21. Alay'da görev yaptığını, önce güney cephesinde, Kerevizdere bölgesindeki savaşlara katıldığını, ardından Anafartalar'da, Damakçılık Bayırı'nda şiddetli hücumlarda yer aldığını, bu saldırıların birinde şarapnel parçasıyla sağ kolundan yaralandığını bildirdi.
Yurttakal, Gazi Akdoğan'ın, Çanakkale Muharebeleri ile savaş alanını avcunun içi gibi bilen, bu konuda Türkiye'nin en önde gelen uzmanlarından birisi olan ve Temmuz 2024'te hayatını kaybeden Mehmet Şahin Aldoğan'a 1968 yılında, ''ateş yalımları arasında, uçar gibi giden neferlerin'' durumunu anlattığını, Aldoğan'ın da bunları kaydettiğini ifade etti.
''Kurşun yağmur gibi yağıyordu''
Gazi Hüseyin Akdoğan'ın anlatısına, ''Kerevizdere Savaşları'ndaydık. Yine sıcak bir süngü hücumu için iki tabur ayrıldı. Biz o gün siperde avcı olarak kalacaktık.'' diyerek başladığını anlatan Yurttakal, şöyle devam ettiğini söyledi:
''Nihayet bölükler saf saf dizildiler, erat siperlerin gerisinde, ikili uzun uzun saflar teşekkül etti. Takım komutanları, takımlarının başına geçti. Bölük komutanları da kılıçlarını çektiler, en önde tabur komutanları vardı. Biraz sonra süngüler takıldı, bombalar hazırlandı. Hava kararmaya başlıyordu. Güneşin son ışıkları ufuktaydı. Taburlar siperlerden fırladılar, süngüler akşam güneşinde yanıp sönmeye başladı. Ben siperde bir şeye şaştım oğul! Fransız anında gemi topları, kara topları, makineli tüfekleri ile sık saflar halinde giden askerimize ateş açtı. Ortalık bir anda cehenneme döndü, her yer kıpkızıl alev kesilmişti. Kurşun yağmur gibi yağıyordu, ateş yalımları sağda solda etrafı yakıyordu. İşte böyle bir ateş altında baktım ki asker hiç aldırmadan koşuyordu. Dikkat ettim biraz sonra bir uğultu duyulmaya başladı. Bu 'Allah Allah' nidalarıyla, çukur ve tümseklerin arkasında bir arı kovanı gibi 83 tepesinin etekleri uğulduyordu. Bu uğultuyu hiçbir zaman unutamam. Biraz sonra bu uğultu azaldı, parlayan süngüler gözde kayboldu, neferlerimiz tepenin eteklerinden kaybolup gitmişlerdi. Allah bilir belki de Seddülbahir Köyü'ne ulaşmışlardı, fakat sabah doğru anlaşıldı ki ağır çaplı topların bombardımanıyla geriye püskürtülmüşler ve ön hattan düşman siperlerinin bir kısmı ele geçirmişlerdi. Oğul, işte o alev ateş yalımları arasında, askerimizin o ilerleyişini ve uğultuyu hiçbir zaman unutamam.''
Tarihçi yazar Ahmet Yurttakal, Gazi Akdoğan'ın Çanakkale Savaşları'nın ardından Yemen – Hicaz Cephesi'ne gittiğini, oradaki muharebelere katıldığını, burada esir düştüğünü ve 3 yıl boyunca İngilizlerin esaretinde kaldığını, salıverildikten sonra, kalan ömrünü memleketi Büyük Anafartalar Köyü'nde geçirdiğini ve 1977 yılında, 85 yaşında hayata gözlerini yumduğunu kaydetti.
Yurttakal, mezarı Büyük Anafartalar Köyü'nde olan gazinin komutanı Yarbay Ziya Bey'in de bu köyde yattığını sözlerine ekledi.
SANAYİ HABER AJANSI
SAVUNMA GAZETESİ