DEREN KOCAMANOĞLU-30.12.2023- HİBYA-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in manevi mirasını yaşatma amacıyla verdiğimiz ödüllerin onucusunda yine sizlerle birlikteyiz. Her birinize üstadın hatırasına sahip çıktığınız için teşekkür ediyorum. Bu yıl, üstadın aramızdan ayrılışının 40’ıncı yıl dönümüydü. Hakka yürüyüşünün 40’ıncı sene-i devriyesinde büyük şair, mütefekkir, dava ve aksiyon adamı Necip Fazıl Kısakürek’i bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Kaleme aldığı eseriyle, zor zamanlarda verdiği mücadelesiyle ömrü boyunca sergilediği dik ve dirayetli duruşuyla merhum üstadımız, deha derecesinde bir inşa, ibda, tahlil ve terkip kudretine sahip, mümtaz bir şahsiyetti.
İlim, edebiyat, kültür ve sanat alanlarında ekol haline gelmiş değerlerimizin vefatları, geride doldurulması çok güç boşluklar bırakıyor.
Yeni yetişen gençlerimizin üstatlarından devraldıkları emaneti hakkıyla taşıyıp, daha da yücelterek kendilerinden sonrakilere en güzel şekilde teslim edeceklerine inanıyorum. İşte bu noktada Necip Fazıl Ödülleri, çok önemli bir rol üstlenmektedir. Bu ödüllerle sadece büyük şairimize vefa borcumuzu ödemekle kalmıyor aynı zamanda Türkiye’nin değerlerine de sahip çıkıyoruz. Ödüllendirilen her başarının, daha büyük başarıların müjdecisi olacağının inancıyla hüner sahibini takdir ve taltif etmeye çalışıyoruz.
Necip Fazıl Ödülleri’nin onuncu yılı vesilesiyle bu seneki ödüllerimizi 10 farklı kategoride tevcih ediyoruz. Birazdan ödüllerini takdim edeceğimiz ilim, kültür ve sanat erbabımızı tek tek kutluyor, şahım, ülkem ve milletim adına her birine en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Üstat Necip Fazıl; siyasi, sosyal ve kültürel bakımdan Türkiye’nin en sancılı, en zor döneminde yaşadı. 79 yıllık ömründe iki cihan harbi dahil nice savaş, işgal, darbe, ekonomik ve siyasi darboğazlar gördü.
Fatih’in emaneti Ayasofya’nın kapısına vurulan zincirler en çok da kendisi bir Ayasofya meftunu, Ayasofya aşığı olan üstada ağır geliyordu. Üstadın mücadelesi, Türk milletini ruh köküyle yeniden buluşturmaktı.
O, zaman ve mekan şuuruna sahip büyük bir iman ve dava adamıydı. O, gümrah bir ırmak misali akan şiirleriyle, tiyatrolarıyla, tenkit ve inceleme yazılarıyla bir hakikat yolcusuydu.
Dilden daha büyük, dilden daha aziz, dilden daha gerçek, dilden daha müdafaalı vatan yoktur.’ diyerek Türkçe’yi savunmuştur. Üstat, şiirde ve nesirdeki hikmetli sözlerini keskin bir zekayla, derinlikle, ustalıkla, mecazlıkla ve nükteyle tezin etmiştir.
Geleceğin fikir yükünü sırtlayacağına inandığı gençlikten ümidini hiçbir zaman kesmedi. Rabbim bizlere de gençlik yıllarımızda üstadın bu samimi mücadelesine omuz vermeyi bahşetti.
Üstat ayaktayken takdimini yapma bahtiyarlığını yaşamıştık, vefatından 37 yıl sonra ise en büyük hayali olan Ayasofya’yı açma şerefine de eriştik. Allah’a hamd olsun, 80 yıllık hasretin ardından zincirleri hep birlikte kırdık ve Fatih’in vasiyetine uygun olarak Ayasofya’yı asli kimliğine tekrar kavuşturduk.
Üstadın hayalini kurduğu şekilde tıpkı bir kitap gibi, tıpkı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi bu yüce mabedi açmayı başardık. Rabbime bir kez daha bizlere bu onuru, bu şerefi, Ayasofya’nın esaretine son verme bahtiyarlığı bahşettiği için sonsuz hamd ediyorum. Ayasofya’yı yeniden açan cumhurbaşkanı olarak anılmak inanın bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğü idi.
Bunlar ülkeyi bile çırılçıplak hale getiriler. Geldiğimiz zaman çöp, çukur, çamurdu İstanbul. Öyle almıştık. Ama kendilerine nasıl bir İstanbul teslim ettik, ortada. Onlar şimdi yine aynı hale dönüştürdüler, dönüştürüyorlar. Onun için 31 Mart, çok önemli. Yeniden İstanbulumuzu, Türkiyemizi aslına rücu ettirmek için 31 Mart çok önemli.
Ayasofya’yı biz açık ama onu koruyacak olanlar elbette gençlerimizdir. Gençlerimizin bu mukaddes emanete layıkıyla sahip çıkacağına yürekten inanıyorum.
Üstadın geride bıraktığı ilim, kültür ve sanat birikiminin özellikle günümüzün genç kalemleri tarafından sahiplenildiğini görüyoruz. Ödül takdim edeceğimiz kardeşlerimizin arasında gençlerimizin de olmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
Bu yılki Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü’ne Vakitsiz Ölüler Yurdu isimli kitabıyla Sema Bayar, İnsansın ve Akşam adını taşıyan ilk şiir kitabıyla Rıdvan Tulum layık görüldü. Kendilerini canı gönülden tebrik ediyorum. Necip Fazıl Hikaye, Roman Ödülü’nü ise bu yıl, Selahattin Yusuf’a takdim ediyoruz. Romanlarında ele aldığı meseleleri sağlam bir zemine oturtan Selahattin Yusuf kardeşimizi tebrik ediyor, yazı ve düşünce hayatında kendisine muvaffakiyetler diliyorum. Necip Fazıl Şiir Ödülümüzü, Ali Günvar’a tevcih ediyoruz.
Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülümüzün bu yılki sahibi değerli yazar ve yönetmen Sayın Nasır Hemir’dir.
Necip Fazıl Çocuk Edebiyatı Ödülümüzün sahibi, Figen Yaman Coşar kardeşimizdir. İstikbalimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza dönük duru bir Türkiye’yle mayaladığı metinlerle, incelikle hazırladığı çocuk programları ve projelerle destek olan Figen Yaman Coşar’ı canı gönülden tebrik ediyorum.
Yine ilk kez takdim edeceğimiz Necip Fazıl Müzik Ödülüne genç piyanistimiz Büşra Kayıkçı layık görüldü. İlk albümünü 2019 yılında çıkaran Büşra Kayıkçı, yerel ve uluslararası müzik çevrelerince büyük bir ilgi ve övgüyle karşılandı.
Necip Fazıl Saygı Ödülümüzü, bu yıl kıymetli hocamız Prof. Dr. Hüsrev Hatemi’ye takdim ediyoruz.
Hükümet olarak son 21 yılda attığımız kararlı, cesur ve dirayetli adımlarla siyasetteki vesayet sistemini hamd olsun bitirdik. Türk siyasetini tarihinin en çoğulcu, en renkli temsil kabiliyeti en yüksek yapısına kavuşturduk.
Son dönemde bu çevrelerin giderek artan pervasızlıklarını kendileri dışında herkese hakaret ederek susturmaya çalışmalarını, ülkemizin kültür, sanat, spor ve medya camiasında kurdukları ahbap çavuş düzeninin artık dağılmaya başladığının işaretleri olarak değerlendiriyoruz.
Türkiye’nin kültür sanat iklimi mutlaka hak ettiği seviyelere ulaşacaktır. İnşallah bunu da sizlerle birlikte başaracağız. Sözlerime son vermeden önce dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü burada altını çizerek vurgulamak istiyorum. Biz futbol başta olmak üzere Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Hangi sebeple olursa olsun sporun günlük siyasi rekabetin mezesi haline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza hiçbir faydası yoktur.
Dün geceden itibaren muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni örnekleri olarak görüyoruz. Cumhuriyet, 85 milyonun ortak değeridir. Gazi Mutafa Kemal, bu ülkenin banisidir.
Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini bizim nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor. Ülkemizin itibarını bizim nasıl koruduğumuz muhalefet bilmese de tüm insanlık gayet iyi biliyor. CHP ve şürekası, ders vermeyi bıraksınlar, şayet samimiyseler gitsinler önce bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından hesap sorsunlar.
Dünkü hadiseden dolayı futbol severlere ve spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.”
SANAYİ HABER AJANSI
SAVUNMA GAZETESİ