İstanbul, 13 Eylül (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi Açılış Töreni’nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
“Bugün şahsen ayrı bir heyecan içerisindeyim. Projesinden temel atmasına kadar yapım sürecinin her aşamasını bizzat takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesini açmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.
Mensubu olmaktan daima iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi’nin benim hayatımda çok müstesna bir yer var. Bundan 43 yıl önce 1981 yılında şimdiki ismiyle üniversitemizin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun oldum. Siyasi hayatımız boyunca şahsıma tevci edilen 60’ı aşkın fahri doktor unvanlarından en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım.
Üniversitemizin akademik yıl açılışlarını pek çok kez birlikte yaptık. Başbakan olarak, Cumhurbaşkanı olarak mezun olduğum üniversitemin her meselesiyle yakından ilgilendim vefa borcumu ödemeye gayret ettim. Bugünkü açılış törenimizle tüm çabaları adeta taçlandırmış oluyoruz.
Türkiye’nin en köklü, en seçkin yüksek öğrenim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitesinin öğrencisi ve mezunu olmaktan gurur duyuyorum. Bu güzide çatı altında aldığımız eğitim, hayatımızın her safhasında bize yol gösterdi. Burada kurulan dostluklar ve arkadaşlıkların yeri daima farklı oldu.
Bu sene 141. kuruluş yıl dönümünü kutlayan üniversitemizde daha nice başarılarla dolu seneler temenni ediyorum.
Burası daha önce 12 Eylül Askeri Darbesine başkanlık eden zatın ismini taşıyan bir askeri kışlaydı. Bu araziyi aldık. Her bakımdan parmakla gösterilecek bir eğitim öğretim külliyesi yapılması amacıyla Marmara Üniversitesine tahsis ettik.
Bundan 5 yıl önce 29 Kasım 2019 tarihinde külliyemizin temellerini bizzat attık. Marmara Denizine hakim 2,5 hektarlık bir alan üzerinde konumlanan külliye projemizin 95 bin metrekare inşaat alanına sahip ilk etabını 2021 yılında tamamladık.
İkinci etapta ise 167 bin metrekare inşaat alanına sahip yeni fakülteler ve sosyal tesisler bulunuyor. Bugün hem birinci hem de ikinci etabın resmi açılışını sizlerle gerçekleştiriyoruz.
Külliyenin bu iki etabında altyapı ve çevre düzenlemeleriyle birlikte Mühendislik ve Teknoloji Fakülteleri, Atatürk Eğitim Fakültesi, Finansal Bilimler Fakültesi, İşletme Fakültesi, İktisat Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, ayrıca hangarlar, yemekhane, öğrenci merkezi, ısı ve trafo merkezleriyle diğer müştemilat yer alıyor.
Toplamda 12 milyar TL’lik yatırımla hayata geçirdiğimiz bu muhteşem fakültemizle Türkiye’nin eğitim ve bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz.
Sadece bulunduğu bölgenin değil tüm İstanbul’un çehresini değiştirecek, güzelleştirecek külliyemizin şehrimize, üniversitemize ve öğrencilerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Uluslararası sıralamalarda Türkiye’yi temsil eden ilk 10 üniversite arasında yer alan, 141 yıllık köklü tarihinde Türkiye’ye nice siyasetçi, bürokrat, iş insanı, bilim adamı, hoca, gazeteci, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı kazandıran Marmara Üniversitemizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz.
Üniversitemizde 136 ülkeden 3 bin 500’den fazla uluslararası öğrencinin tam zamanlı olarak okunmasından memnuniyet duydum. Yurt dışı ziyaretlerimizde Türkiye’de eğitim görmüş, akıcı Türkçe konuşan, kendisini ülkemizin fahri elçisi olarak gören bakanlarla, iş insanlarıyla, akademisyenlerle, siyasetçilerle çok sık karşılaşıyoruz. Türkiye mezunları ülkemizden ayrıldıktan sonra da ülkemiz ekonomisine, turizmine, kültür diplomasisine katkı vermeye devam ediyor.
Bugün dünyada 7 milyonu aşkın uluslararası öğrenci mevcut. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi devletler her yıl yabancı öğrencilerden milyarlarca dolar para kazanıyor. Yani ortada bilime, araştırmaya, fikri sermayeye yapılan katkılar yanında ekonomik olarak da çok büyük bir kaynaktan bahsediyoruz.
Biz de her yıl binlerce öğrenciyi yurt dışına gönderiyoruz. Türkiye’de ise dünyanın 198 farklı ülkesinden yaklaşık 340 bin öğrenci var. Bu öğrencilerin yüzde 95’i kendi imkanlarıyla okuyor yani masraflarının tamamını kendi ceplerinden karşılıyor.
Misafir öğrencilerin Türk ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar dolar civarındadır. 2010’ların başında bu rakam yaklaşık 200 milyon dolar seviyesindeydi. Ülkemiz açısından bu tablo eleştirilecek değil, tam aksine alkışlanacak, övünecek bir durumdur.
Hükümet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor.
14-28 Mayıs seçimlerinde karşımızdaki aday üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendi. Bırakın sosyal demokrasiyi temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasında bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı.
Türkiye’de ırkçılık adı altında çok açık bir Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, topyekün Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler apaçık bir ihanet içinde türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah’ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine izin vermeyeceğiz.
27 Mayıs öncesinde ve 12 Eylül Darbesi öncesinde gençleri kullandılar. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük.
2002’de göreve geldiğimizde Türkiye’nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk. Çok çetin mücadeleler yürüttük.
Milleti ve milli iradeyi hedef alan bir kalkışmayı, meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih, millet ve bağımsız Türk Mahkemeleri hükmünü vermiştir. Şimdi birileri çıkıyor sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Gezi olaylarıyla ilgili çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve milli iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine bu hadisede asıl öz eleştiri vermesi gerekenler haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerileme kargaşaya boğanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler AKM’nin duvarlarını hakaret pankartlarıyla kirletenlerdir.
Türkiye yüzyılını bilimin, teknolojinin, refahın yüzyılı haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz.
Son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attık. 2002’de 76 üniversitemiz varken bugün bu sayı 208’e yükseldi. Şu anda 81 vilayetin hepsinde üniversitelerimiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok.
Yüksek öğrenim imkanını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık.”
SANAYİ HABER AJANSI
SAVUNMA GAZETESİ