Erdoğan: Kadınları dışlayan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir

İstanbul, 8 Kasım (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Üniversitesi’nde düzenlenen 6. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde konuştu. Erdoğan, “Kadınları dışlayan, kadınlara adaletsizlik yapan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir.” dedi.

Erdoğan: Kadınları dışlayan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir
Yayınlama: 08.11.2024
2
A+
A-

Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Türkiye’nin diğer şehirleri ve dünyanın dört bir yanından İstanbul’umuzu teşrif eden saygıdeğer misafirlerimize hoş geldiniz diyorum.

Adaletten kültürel kodlara, ailenin güçlendirilmesinden dijital çağın insana yönelik meydan okumalarına kadar pek çok meseleyi burada hep birlikte ele aldık. Zirvelerde kadınların iş, çalışma ve bireysel hayatlarında önlerine çıkan engellerin kaldırılmasını, daha adil bir sistemin inşasını hedefleyen çok sayıda karar, teklif ve tavsiye gündeme getirildi.

Kadınlarla birlikte sivil toplum ve resmi kurumlarımız açısından da yol gösterici olan bu müktesebattan biz de istifade ettik ve ediyoruz.

Bugünkü zirvenin temasının ‘Yapay Zeka ve Kadın’ olarak belirlenmesini son derece isabetli buluyorum. Bugün ve yarın yurt içinden ve yurt dışından değerli katılımcılarla bu tema ekseninde yapılacak tartışmaların yine ufkumuzu açacağına inanıyorum.

Zirvenin kadınların yanı sıra tüm insanlık için şimdiden hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Kadın ve Adalet Zirvesi’nin düzenlenmesinde emeği geçen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımızı, uzmanları ve konuşmacıları canı gönülden tebrik ediyorum.

Burada öncelikle şu hususu vurgulamak isterim: Tarih, bize dünyamızın genel manada her yüz yılda bir kabuk değiştirdiğini, dönüştüğünü, yeni bir safhaya geçtiğini gösteriyor. Çok değil, 2 asır önce başlayan Sanayi Devrimi ile birlikte hayatımızda keskin bir kırılma yaşandı.

Fabrikalar, otomobiller, fotoğraf makineleri, aşılar, ilaçlar, telefon, radyo, televizyon derken insan hayatı kısa sürede köklü değişimlere sahne oldu. Ardından internetin ve bilişim teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle çok daha farklı, çok daha derin bir değişim dalgasına kapıldık.

Bugün artık yapay zekadan, insansız sistemlerden, robotik teknolojilerden, nesnelerin internetinden bahsediyoruz. Algoritmaların ve yapay zeka sistemlerinin yapabildikleri karşısında hayret etmekten hatta kimi zaman insanlığın geleceği adına endişe etmekten kendimizi alamıyoruz.

Şurası da bir gerçek ki tüm bu değişimler, beraberinde üretim ilişkilerinin, insan davranışlarının, insani beklentilerin de farklılaşmasını getirmektedir.

Teknoloji, kolay ve hızlı iletişim, bilgiye rahat ulaşım kadar doyumsuzluk da üretmekte, yeni istekleri ve yeni tüketim araçlarını hayatımıza sokmaktadır.

Günümüzde ise bireylerin hayata yaptıkları katkılar değil; neyi aldığı, neyi yediği, neyi paylaştığı daha çok gündeme geliyor. Gerçekle sanalın, algı ile olgunun, yalan ile gerçeğin yer değiştirdiği dijital kültürün insanın hayata bakış açısını altüst ettiği bir dönemde yaşıyoruz.

Çok boyutlu bir dijital hegemonya hayatımıza daha fazla nüfuz etmekte, üstelik etki alanını her geçen gün genişletmektedir. Bu çerçevede bir diğer husus da şudur: Teknolojinin özellikle de yapay zekanın adaletsizlikleri derinleştiren yönü kimi zaman göz ardı ediliyor. Oysa yapılan ilmi araştırmalar, yapay zekanın kötü uygulamaları tekrar ederek, toplumsal eşitsizlikleri pekiştirdiğini ortaya koyuyor.

Yapay zeka teknolojileri ve algoritmaların mağdurları arasında ilk sırada kadınlar yer almaktadır. İş başvurularından sosyal medya platformlarına kadar birçok farklı mecrada kadınlar, yapay zekanın eşitsizlikleri artıran bu çirkin yüzüne maalesef çok sık muhatap olmaktadır.

Regülasyon eksikliği başka alanlar gibi burada da en ciddi sorundur. Elbette şunu tersine çevirmek bizim elimizdedir. Sadece dezavantajların önüne geçilmesinde değil, kadınların eşit haklara erişebilmesinde ve kendilerini geliştirebilmelerinde de yapay zekadan istifade edebiliriz.  Bunun için yapay zeka algoritmalarında ve veri tabanlarında dezavantajlı kesimleri gözeten temel prensiplerin belirlenmesine ihtiyaç duyuluyor.

Daha fazla mağduriyet oluşmadan, sorunlar daha fazla kronik hale gelmeden bu konuda evrensel bir deklarasyona imza atılması gerektiğine inanıyoruz. KADEM’in ülkemizde bu sürece öncülük etmesinde fayda vardır.

Zirvenin bu alanda yeni bir dönemin başlangıcı, ilk adımı olmasını temenni ediyorum. Her fırsatta ifade ediyorum. Önemine binaen bir kez daha tekrarlıyorum. Eşrefi mahlukat olan insanı merkeze almayan, ona hizmet etmeyen, insanı ve insani değerleri yüceltmeyen hiçbir gelişmenin, hiçbir yeniliğin cazibesi ne kadar yüksek olursa olsun kıymeti harbiyesi yoktur.

Bilhassa kadınları dışlayan, kadınlara adaletsizlik yapan bir teknolojinin insanlığa hayrının dokunması mümkün değildir. Kadın emeğinin, ucuz iş gücü olarak görüldüğü, kadının metalaştırıldığı, kadının sadece adının olduğu siyasete, iş dünyasına, eğitime, devlet idaresine kadın elinin değmediği velhasıl kadının üretimden, toplumdan, siyasetten, akademiden dışlandığı bir sistem sadece eksik değildir, böyle bir düzen aynı zamanda adaletsizdir, toplumun gücünün yarısını yok sayıyor demektir.

Türkiye’de son 22 yılda hayatına en fazla dokunduğumuz kesimlerin başında kadınlar vardır. Geriye dönüp baktığımızda gurur duyduğumuz mücadelelerimizden biri kadınların hak ve hürriyetlerini genişletme yolunda verdiğimiz kararlı, çetin ve sancılı mücadeledir.

22 yıl boyunca çok ciddi engellerle karşılaştık. Vesayetin, baskının, sistemin hücrelerine kadar işlemiş yasakçı zihniyetin her çeşidiyle muhatap olduk. Kadınların zaten sahip olmaları gereken haklara kavuşturma çabalarımızda muhalefeti yanımızda değil, hep tam karşımızda bulduk.

Maalesef anayasamızın apaçık hükümlerine rağmen kadınlar, yıllarca bu ülkede sırf başörtüsünden dolayı eğitim ve çalışma hayatından dışlandı.

Eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere her alanda ülkemizin beşeri sermayesinin zenginleşmesinin önündeki tüm engelleri kaldırdık. Hayatın tüm alanlarında kadınlar arasındaki başörtülü ve başı açık ayrımına son verdik. Türkiye’yi yasakların, korkuların, baskıların ülkesi olmaktan çıkartıp, fırsat eşitliğinin, adaletin, özgürlüğün hakim olduğu bir yer haline dönüştürdük.

Kadınların iş gücüne katılım oranlarında önemli ilerlemeler yaşandı. Mesela 2002 yılında yüzde 27,9 olan kadınların iş gücüne katılım oranı, 2024 yılı ağustos ayı itibarıyla yüzde 37,3’e çıktı.

Kadın istihdam oranı, yüzde 25,3’ten yüzde 33’e yükseldi. Bu rakamları yeterli görmediğimizi her vesileyle söylüyoruz. Amacımız, 2028 yılı sonuna kadar kadın iş gücüne katılım oranını yüzde 40’ın, istihdamı da yüzde 36’nın üzerine çıkartmaktır.

Kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliği gidermeyi, devletimizin asli görevi telakki ediyoruz. Hükümetimizin kadın politikalarında en ideali, en iyiyi, ülkemiz, milletimiz ve kadınlar için en hayırlı olanı hedefliyoruz.

Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun odağında güçlü kadın ve erkek, güçlü aile ve toplum, güçlü Türkiye ilkesi vardır. Kadın ve erkeğin beraberce güçlü olduğu ailelerle toplumu ve ülkemizi inşallah daha da güçlendireceğiz.

Dünyada yaşanan çatışma ve krizlerin yükünü daha çok kadınların çektiği, kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir. Savaşlar, çatışmalar, yıkımlar sadece şehirleri, sadece ülkeleri, haneleri vurmakla kalmıyor, bunlarla birlikte masumları, çaresizleri, zayıfları, yaşlıları, çocukları ve en çok da kadınları hedef alıyor.

Son yıllarda kadınların ve çocukların Gazze’deki soykırım kadar doğrudan hedef alındığı başka bir savaş hatırlamıyoruz.

Son 13 ayda Gazze’de katledilen 50 bini aşkın masumun 3’te 2’sini kadın ve çocuklar oluşturuyor. Buna rağmen silahların gölgesi altında yoklukta, yaşamaya, yaşatmaya, yuvasını korumaya, çocuklarının karınlarını doyurmaya çalışan kadınlar tam anlamıyla tarih yazıyor.

Gazze’de bombaların, silahların altında çocuklarına, ailesine, yurtlarına, davasına kol kanat geren Gazze’nin, Filistin’in yiğit kadınları, ümmetin iftihar anıtı olarak devleşiyor.

Gazze’de ve Lübnan’da katliam durana, ateşkes ve barış tesis edilene kadar kardeşlerimize sahip çıkmayı sürdüreceğiz.

Çarşamba akşamı Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deyken Amerika’nın seçilmiş başkanı Sayın Trump ile yaptığımız telefon görüşmesinde hem kendisini tarihi seçim zaferinden dolayı tebrik ettik, hem de Gazze ve Lübnan’daki katliama dikkat çektik. Değerli dostum Trump’tan ikinci başkanlık döneminde eski yönetimin hatalı politikalarını terk etmesini bekliyoruz.

Sayın Başkanının, savaşları sonlandırma noktasında elini taşın altına koyacağına yürekten inanıyor, bunu da samimiyetle temenni ediyoruz. Daha fazla kan akmaması, özellikle kadın ve çocukların hayatına mal olan, onların hayatını mahveden bu çatışma, savaş ve gerilimin sona ermesi için biz de elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.”


SANAYİ HABER AJANSI

SAVUNMA GAZETESİ

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.