Yaklaşık 200 film ve dizide, oyuncu, yönetmen ve senarist olarak yer alan, sinemada, çizgi roman uyarlamaları Karaoğlan ve Tarkan ile özdeşleşen Kartal Tibet’in oğlu Kanat Tibet, babasını HİBYA’ya anlattı.
MEHMET BAYER – 19/09/2024 – HİBYA – Yaklaşık 200 film ve dizide, oyuncu, yönetmen ve senarist olarak yer alan, sinemada, çizgi roman uyarlamaları Karaoğlan ve Tarkan ile özdeşleşen Kartal Tibet'in oğlu Kanat Tibet, babasını HİBYA'ya anlattı.
Babasını 1 Temmuz 2021'de kaybeden ve ABD'de yaşamını sürdüren Tibet, ''Nasıl bir babaydı Kartal Tibet? Bir Karaoğlan ya da Tarkan gibi sert mi yoksa Bitirimler Sosyete'deki gibi komik mi ya da Senede Bir Gün'deki gibi romantik miydi?'' sorusuna, ''Hepsiydi. Ama her şeyden önce, bir aile babasıydı. Gerektiğinde sert, gerektiğinde esprili, ama her zaman anlayışlı, bizleri dinleyen bir babaydı. Gün gelir bizleri güldürür, gün gelir davranışlarımızı sorgulattırırdı. Sebep sonuç ilişkisini anlamayı, tarafsız düşünebilmeyi, adalet ve ahlakın bizleri biz yaptığını öğretti hem sözleri, hem davranışlarıyla.'' yanıtını verdi.
Tibet, babasıyla yaşadığı çocukluk anılarına ilişkin şunları söyledi:
''Babam iş temposu, çekimler müsaade ettikçe her akşam bizlerle sofrada oturur, yemek yer ve konuşurdu. Hafta sonları geceleri sayısız siyah beyaz film seyrettiğimizi hatırlıyorum. Çorba yapmayı çok severdi geç saatlerde. Beraber ekmek banarak yer, film seyrederdik. Her konuşmamız bir öğüttü. Hep bildiklerini, öğrendiklerini, tecrübesini paylaşırdı. Günü geldiğinde ders çalıştırırdı. Sabırlıydı, bir öğretmen olarak. En büyük öğüdü bir soruydu. 'Mutlu musun?' diye sorardı. Hep kendimi sorgulatır, acaba neyi eksik yaptım, neyi daha iyi yapabilirim? diye düşündürürdü. 'Her ilk duyduğun, okuduğun illa da doğru olmak zorunda değil derdi. Bak, oku, sor, araştır' derdi. 'Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu araştırmadan bilemezsin' derdi.''
Babasının en sevdiği yönünün öğrenmeye olan ilgisi ve açıklığı olduğunu belirten Tibet, onun tiyatro oyun setine gittiği günleri hatırlamadığını, 4 yaşındayken sinemaya geçtiğini, film setlerinde senelerinin geçtiğini, lise son ve üniversite yıllarında yazları hep yanında asistan olarak görev yaptığını dile getirdi.
Kanat Tibet, hemen hemen 7 sene boyunca yazları her gününün babasıyla yollarda, setlerde geçtiğini, otellerde aynı odayı paylaştıklarını, akla gelebilecek her konuyu konuştuklarını, bildiklerini, gördüklerini, öğrendiklerini, bilmediklerini sorguladıklarını, en sevdikleri konunun ise ''hasta'' Beşiktaş taraftarları olarak siyah beyazlı takım olduğuna işaret etti.
Türk insanının Kartal Tibet'i mütevaziliğinden dolayı çok sevdiğini anlatan Tibet, ''Hiç bir zaman hava atmadı, böbürlenmedi, küçümsemedi kimseyi. Mutluluğu paylaşmayı severdi. Sanırım bütün bu özellikleri yüzüne, eserlerine yansıyordu. Halkımız ona bakınca bunları gördü, kendisini gördü.'' dedi.
Babasının birçok filmde yönetmenliğini yaptığı usta oyuncu Kemal Sunal ile dostluğuna da değinen Tibet, ''Kemal ağabeyle olan arkadaşlığını görmüş, yaşamış sayılı, şanslı insanlardan biriyim. İkisi de zanaatlarında mükemmelliği arayan yeteneklerdi. Gerektiğinde uzun uzun tartıştıklarını, konuştuklarını hatırlarım, en güzel, en doğru sahneyi yaratmak için. Kemal ağabey vefat ettiğinde uzun bir süre kimseyle konuşmadı babam. Adile Naşit için de aynı şeyleri söylemek gerekir. Vefat ettiklerinde, babamın hayatından çok önemli birer parçanın koptuğunu görüp, hissettim. Onlarla dostluğu çok özeldi. Bazen saatlerce güldüklerini hatırlarım.'' diye konuştu.
Tibet, usta oyuncu ve yönetmen olan babasının ''Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.'' dediğini, öğrenme şansı olup, öğrenmeyen ve ön yargılı olanlara çok kızdığını, saflığı, basitliği ve doğallığı çok sevdiğini, her insandaki güzeli bulup, çıkartmaya çalıştığını, açık fikirli, öğrenmeye meraklı insanları çok sevip, değer verdiğini, kör cahilliğin en kızdığı, kendini aşma, öğrenme tutkusunun da en sevdiği konular olduğunu bildirdi.
''Tosun Paşa'' filmi
Kanat Tibet, babasının ilk yönetmenliğini yaptığı filmin pek çok insan tarafından halen ilgiyle izlenen ''Tosun Paşa'' olduğunu söyledi.
Filmi, özel ve büyük bir kadroyla yapılmış prodüksiyon olarak nitelendiren Tibet, ''Filmin çekimleri sırasında yatılı okuldaydım ve setini görmedim. Ama film çekimleri başlamadan, senaryo ve oyuncu ekibiyle bizim evde günlerce toplandıklarını ve çalıştıklarını hatırlıyorum. Bazen sabahlara kadar yaz boyunca. Kimi geceler sesleri yükselir, sahne çalışırlardı, kimi geceler bitmeyen kahkahalarını duyardım. Sabah kalktığımda salondaki koltuklarda uyuya kalmış ekibi uyandırmadan kahvaltı ettiğimi hatırlıyorum. Gurur duyduğu eserlerinden biriydi. Geçen yıllar boyunca televizyonda oynadığında, seyrederken gördüğümde babamı, gözlerinin dolduğunu hatırlarım.'' bilgisini paylaştı.
İlginç bir çekim anısını da anlatan Tibet, şöyle konuştu:
''1970'lerin sonuydu. Hisar üstünde, Anadolu göçmeni, gününde gecekondu dediğimiz bir mahalledeydi film seti. Sahne, mizansen hazır, oyuncular hazır, kamera hazır. Büyük bir kalabalık çekimleri izliyor, çoluk çocuk merakla…Ekip, asistanlar film sahnesini boşaltıp, oyuncularla kamera arasında yer açmaya çalışıyor. Halk milim oynamıyor oyuncuları, çekimi yakından görmek için. Günün sonu, güneş ışığı gitmek üzere. Sahne çekilemezse bir gün daha aynı zorluklar, prodüksiyon, uğraş gerekecek. Baktı, kimse yerinden oynamıyor, çekim yapmaya imkan yok. Kalktı ayağa kameranın arkasından, gözlüğünü çıkardı hışımla ve şöyle bir soldan sağa bakmaya başladı. Bir anda bütün kalabalık sus pus oldu. Başladı yürümeye ortaya doğru. Kalabalık bir anda ikiye ayrıldı. Herkes bir anda panik, hem halk, hem ekip. Ne olacak? acaba diye. Elleriyle bir çizgi çekti hem sola hem sağa havadan bir tek söz söylemeden, 'bu çizgiyi geçmeyin'der gibi. Milletin gözünde bir korku, bir hayranlık. Yavaşça geri döndü kamera arkasına. Millet bir hayali çizgiye bakıyor çektiği, bir de oyunculara. Küçük bir çocuk çizgiyi geçercesine bir adım atmayı dener gibi oldu, derken bir baktı 'Tarkan' gibi, herkes iki adım daha geri attı. Komut verdi ve sahne çekimi başladı. Çok hayret etmiştim, nasıl olur da benim babamdan böylesine korkarlar diye.''
''Milliyetçi biriydi babam''
Kanat Tibet, ''Tarkan filmlerinde kurduyla, atıyla, kılıcıyla, 'ulusum, ulusların en büyüğüdür' sözüyle sayısız nesile Türklük bilincini aşıladı. Milliyetçi birimiydi Kartal Tibet?'' şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:
''Kesinlikle. Beraber milli maçlara giderdik. Dün gibi hatırlıyorum. Avrupa kupasına gitmiştik beraber. Hollanda'daydık. İtalya ile oynuyorduk. Maç başlamak üzere. İstiklal Marşımız söylenmeye başladı. Bütün tribün kırmızı beyaz. Çığlıklarla marşımızı söylemeye başladık. Şöyle bir dönüp baktım babama. Gözlerinden yaşlar geliyordu. Yurt dışı seyahatlerimizde, bana ABD'ye ziyarete geldiğinde, farklı ortamlarda insanların Türkiye ve Türklerle ilgili ön yargılarından, bilgisizliklerinden, 'Ama siz çok modernsiniz ve Avrupalı gibisiniz, giyiminiz, kuşamınız, davranışlarınız, nasıl olur da Türk olursunuz?' gibi klasik sözlerini duyunca her defasında 'Ben Türküm ve mirasımdan gurur duyarım, beni kendi kalıplarınıza sokmaya çalışmayın' dediğini hatırlıyorum.''
SANAYİ HABER AJANSI
SAVUNMA GAZETESİ