Türkiye’deki eğitim sistemi, yıllardır tartışma konusu olan köklü sorunlarla karşı karşıya. Eğitim, her bireyin temel vatandaşlık hakkı olmasına rağmen, son dönemde hatalı politikalar ve eksik uygulamalar sonucunda bu hakkın layıkıyla sağlanamadığını görüyoruz. Özellikle mesleki eğitimin itibarsızlaştırılması, eğitimin özelleştirilmesi ve fırsat eşitsizliğinin artması, eğitimdeki bu çalkantıları derinleştiriyor. Bu makalede, eğitim sisteminde yaşanan bu sorunları daha kapsamlı bir şekilde inceleyerek, çözüm önerilerine yer vereceğiz.
Mesleki Eğitimin Gerilemesi: Stratejik Bir Hata
Meslek liselerinin 2000’li yıllardan itibaren prestij kaybına uğraması, Türkiye’nin eğitim politikasında yapılan en büyük yanlışlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu okullar, sanayi devrimleriyle birlikte gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, nitelikli iş gücü yetiştirmek için önemli bir işlev üstlenmişti. Ancak, Türkiye’de bu okulların itibarsızlaştırılması ve daha çok düşük başarı gösteren öğrencilerin gönderildiği yerler olarak görülmesi, eğitim sistemine büyük bir darbe vurdu.
OECD raporları, mesleki eğitimin sanayi ve ekonomik kalkınmaya katkısını açıkça ortaya koyarken, Türkiye’de bu alanın ihmal edilmesi iş gücü piyasasında büyük bir boşluk yaratmıştır. Bugün sanayi ve hizmet sektörleri nitelikli eleman bulmakta zorlanıyor. Meslek liselerinin teknolojiyle ve iş dünyasıyla entegre olmaması, sadece öğrencilerin değil, ülkenin ekonomik kalkınmasının da önünde büyük bir engel.
Mesleki eğitimin güçlendirilmesi, bu okulların sadece teorik eğitim vermesi değil, sanayiyle sıkı iş birliklerine dayanan pratik eğitim sunmasıyla mümkün olacaktır. Avrupa’da başarılı örneklerden biri olan Almanya’daki “çıraklık sistemi”, Türkiye’de de uygulanabilir. Bu modelde, öğrenciler hem okullarında teorik eğitim alırken, aynı zamanda sanayiye doğrudan entegre olarak uygulamalı beceriler kazanıyorlar. Türkiye’de de benzer bir yapı oluşturulmalı ve meslek liseleri itibarlı, cazip seçenekler haline getirilmelidir.
Eğitimin Özelleştirilmesi: Eşitsizliği Derinleştiren Bir Sistem
Eğitimde özelleşme, Türkiye’de son yıllarda hızla büyüyen bir sektör haline geldi. Dershanelerin kapanması, ardından özel okulların ve üniversitelerin sayısındaki artış, eğitimi nitelikli bir hizmetten ziyade ticari bir faaliyet haline getirdi. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması gereken bir dönemde, ekonomik olarak zayıf ailelerin çocukları devlet okullarında sıkışıp kalırken, maddi imkânı olanlar özel okullarda eğitimlerini sürdürüyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve OECD raporlarına göre, eğitimin özelleştirilmesi, gelir eşitsizliğini daha da derinleştiriyor. Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu; özel okulların sayısının artması, kamu okullarındaki eğitim kalitesinin düşmesine ve bu okullarda verilen eğitimin niteliksizleşmesine yol açtı. Özel okulların eğitim kalitesi açısından avantajlı olduğu düşünülse de, bu okullara erişim, yalnızca belirli bir gelir seviyesinin üzerindeki aileler için mümkün oluyor.
Özellikle üniversitelerdeki özelleşme, Türkiye’deki yükseköğretim sistemini de etkiledi. Vakıf üniversiteleri, maddi gücü olan öğrencilerin tercih ettiği yerler haline geldi. Ancak bu durum, eğitimin topluma eşit fırsatlar sunma misyonundan uzaklaştığını gösteriyor. Türkiye’de eğitim sistemi, sosyal sınıflar arasındaki uçurumu kapatmak yerine daha da açıyor. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için kamu okullarının niteliğinin artırılması ve devletin eğitim politikalarında daha kapsayıcı ve adil bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.
Eğitim Kalitesinde Düşüş: Nedenler ve Sonuçlar
Türkiye’de eğitim kalitesindeki düşüş, birçok faktöre bağlıdır. Öğretmenlerin yetersiz formasyonu, eğitimin siyasi ideolojilere alet edilmesi, müfredatın çağın gereksinimlerinden uzak kalması ve okul yönetimlerinin sık sık değişmesi gibi etkenler, eğitim sisteminde kalitenin düşmesine yol açtı. Uluslararası öğrenci değerlendirme programı PISA’nın sonuçları da bu düşüşü net bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye, PISA sıralamalarında birçok gelişmiş ülkenin gerisinde kalıyor.
Özellikle müfredat reformları, günümüzün dijitalleşen dünyasında çocukları yeterince hazırlamıyor. Dijital okuryazarlık, inovasyon, bilim ve teknoloji odaklı eğitim yerine daha çok teorik bilgiye dayanan geleneksel eğitim anlayışı, öğrencilerin modern dünyaya ayak uydurmasını zorlaştırıyor. Eğitimdeki bu yapısal sorunların çözümü için müfredat reformlarına ve öğretmen eğitiminin iyileştirilmesine öncelik verilmelidir.
Çözüm Önerileri ve Reform İhtiyacı
Eğitim sistemindeki sorunların çözümü, yalnızca kısa vadeli önlemlerle değil, uzun vadeli reformlarla mümkün olabilir. Mesleki eğitimde köklü değişiklikler yapılmalı, bu okullar cazip hale getirilmeli ve iş dünyasıyla entegre programlar uygulanmalıdır. Özel okulların verdiği eğitimin yanı sıra kamu okullarının da kalite standartları yükseltilmeli, devletin eğitim üzerindeki rolü güçlendirilmelidir. Eğitim, devletin elinde bir sosyal politika aracı olarak kullanılmalı ve toplumsal eşitsizliklerin önüne geçecek şekilde düzenlenmelidir.
Öğretmenlerin niteliklerinin artırılması da bu süreçte önemli bir adım olacaktır. Özellikle yeni öğretmenlerin eğitimde reform odaklı bir anlayışla yetiştirilmesi, eğitim kalitesinin artmasına katkı sağlayacaktır. Öğretmenler, yalnızca bilgi aktaran bireyler değil, aynı zamanda öğrencilerin hayatlarına yön veren rehberler olmalıdır.
Müfredat reformları, dijital çağın gereklerine uygun hale getirilmelidir. STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) eğitimine daha fazla yatırım yapılmalı, inovasyon ve girişimcilik gibi konular eğitim programlarına dahil edilmelidir. Ayrıca, eleştirel düşünme, problem çözme becerileri ve yaratıcı zekâ gibi yetkinlikler, eğitimde ön plana çıkarılmalıdır.
Geleceğe Doğru Eğitim Sistemi
Türk eğitim sistemi, bugün birçok yapısal sorunla karşı karşıya olsa da, doğru politikalarla bu sorunlar aşılabilir. Eğitimin yalnızca belirli bir kesime sunulan bir hizmet değil, tüm toplumun hakkı olduğunu unutmadan, fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Mesleki eğitimin önemini yeniden vurgulayan, eğitimi ticari bir faaliyetten çıkararak toplumsal bir hak olarak gören bir anlayışla, Türkiye’nin geleceği daha parlak olabilir.
Eğitim, toplumu şekillendiren en önemli araçlardan biridir. Bugün alınacak kararlar, yalnızca bugünü değil, geleceği de etkileyecektir. Eğitimde yapılacak köklü reformlarla, Türkiye’nin gelecekte daha güçlü, daha üretken ve daha başarılı bir toplum haline gelmesi mümkündür. Eğitim reformları, sadece birer teknik düzenleme değil, Türkiye’nin kalkınma yolundaki en büyük adımları olacaktır.
Kaynak: SANAYİ HABER AJANSI
SAVUNMA GAZETESİ