Stockholm, 30 Mayıs (Hibya) – AB’ye üye 27 ülkeden yalnızca yedisi siyasi partilerin tüm özel bağışçılarının kimliklerini açıklamasını zorunlu kılarken, İspanya ve Fransa paranın siyaset üzerindeki etkisi konusunda en şeffaf olmayan ülkeler arasında yer alıyor.
Avrupa Parlamentosu önümüzdeki hafta yapılacak kritik seçimlere hazırlanırken ve anketler aşırı sağcı milletvekillerinin sayısında artış öngörürken, Guardian ve 25 Avrupalı medya ortağı, Follow the Money adlı araştırma platformunun koordinasyonunda, bloktaki partilerin finansmanına ilişkin bugüne kadarki en kapsamlı analiz olan Transparency Gap'i yayınladı.
Proje için, çoğu önümüzdeki hafta yapılacak seçimlerde aday gösterecek olan 200'den fazla partinin yıllık raporları toplandı ve analiz edildi.
Grup ayrıca şirketlerden, zengin destekçilerden, vakıflardan, düşünce kuruluşlarından ve taban destekçilerinden gelen siyasi bağışlarla ilgili şeffaflığı düzenleyen kuralların ülke bazında bir karşılaştırmasını yaptı.
Araştırma sadece Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Yunanistan, Letonya, Polonya ve Hırvatistan'ın – üye devletlerin dörtte biri – tüm bağışların kaynağının belirtilmesini zorunlu kıldığını gösteriyor.
Veriler, AB'de siyasi bağışların dörtte birinin aşırılık yanlısı ve popülist partilere gittiğini ortaya koyuyor. Le Pen'in yeğeninin Macron'dan daha fazla bağış toplamasıyla Fransa'da siyasi bağışlar sağa kayıyor.
Avrupa'da her ülkenin kendi kuralları var ve bu da birbirinden çok farklı mevzuatlardan oluşan karmaşık bir manzara yaratıyor. Bazen her bir avronun hesabı tutulur ve tüm bağışçıların adı verilir. Ancak çoğu zaman siyasi hareketleri kimin finanse ettiği – ve potansiyel olarak etkilediği – belirsizdir.
Belçikalı siyaset bilimci Dr. Wouter Wolfs, “Mevcut rakamlara ve siyasi partilerin ve adaylarının mali durumlarının şeffaflığına bakarsanız, genel tablo çok hayal kırıklığı yaratıyor. Bu yeterli değil… Genel olarak siyasetin, özel olarak da bazı kurumların zaten baskı altında olduğu bir ortamda bu durum temelden sorunlu.” değerlendirmesini yaptı.
Araştırmaya göre AB'nin en köklü demokrasilerinden bazılarında şeffaflık, 1990'ların başında komünist tek partili devletlerden geçiş yapan ülkelerin mevcut en iyi uygulamaları benimsediği Doğu Avrupa'daki standartların çok gerisinde kalıyor.
SANAYİ HABER AJANSI
SAVUNMA GAZETESİ